Hatay; zengin kültürel mirası ile birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış barış, kardeşlik ve hoşgörü kentidir.
Hatay’ın konumu ve coğrafyası, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olması, iklimi ve zengin turizm varlıkları turizm potansiyelini desteklemektedir.
Hatay’ın konumu ve coğrafyası, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olması, iklimi ve zengin turizm varlıkları turizm potansiyelini desteklemektedir.
Bunları biliyor musunuz?
Üç semavi dinin ve farklı mezheplerin bir arada yaşadığı il “dünyanın 2. büyük mozaik müzesine” sahiptir.
Dünyanın ilk kilisesi (St. Pierre), Anadolu’nun ilk camisi (Habib-i Neccar Camii) Hatay ili Antakya merkezinde bulunmaktadır.
Hatay, Yahudilerin Anadolu’da ilk yerleşim yeridir.
Tarihte ilk ışıklandırılan cadde olan “Kurtuluş Caddesi” Antakya’da yer almaktadır.
Türkiye’nin tek Ermeni köyü olan Vakıflı Köyü Samandağ ilçesinde yer almaktadır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Marka Kent Projesi kapsamındaki 15 ilden biridir.
Birçok medeniyetin yaşadığı Hatay, bu çeşitlilikten etkilenen mutfak kültürü ile Türkiye’nin ve dünyanın özel gastronomi bölgelerinden biridir. Hatay Mutfağının kendine has birçok öğesi vardır. Yaklaşık 460 yemek çeşidi olan bu mutfağın kendine özgü 200’ün üzerinde çeşidi bulunmaktadır.

St. Pierre Kilisesi:
St. Pierre Kilisesi dünyanın ilk kilisesi olarak bilinir.
Hıristiyanların hac görevini yerine getirdikleri yerlerden biridir. Hz. İsa’nın dinini tanıyanlar için ilk kez burada “Hıristiyan” ismi kullanılmıştır. İncil, Antakya’nın önemini zikretmiştir. Kudüs’ten sonra ikinci merkez sayıldığı için Antakya Patrikliğine ” Ana Kilise” denilmektedir.

Mozaik Müzesi
Hatay’da kazı çalışmaları 1932 yılında başlamıştır.
Antakya’da 1932-1939 yılları arasında yürütülen çalışmalarda, çoğu Roma dönemine tarihlendirilen mimari ve diğer buluntular kentin zenginliğini ve ihtişamını ortaya sermiştir. Hatay Arkeoloji Müzesi mozaikleri kronolojik olarak M.S. 2. yüzyıldan M.S. 6. yüzyıla kadar uzanan dört yüz yıllık dönemde üretilmiştir. Tema çeşitliliği açısından çok zengin olan bu mozaiklerde mitolojik konular, çeşitli inanç ve günlük hayat unsurlarının tasvirlerinin yanı sıra geometrik ve bitkisel süslemeler işlenmiştir. Mozaiklerin tamamı taban mozaiğidir ve dekoratif amaç ön planda bulunmaktadır. Antakya ve çevresinde bulunan mozaikler hem boyutları itibariyle, hem de konu ve yapım tekniği çeşitliliği nedeniyle dünya üzerinde haklı bir üne sahiptir.

Habib-i Neccar Cami
M.S. 636 yılında Hz. Ömer’in komutanlarından Ebu Ubeyde Bin Cerrah tarafından Antakya’nın fethedilmesi sonrası Habib-i Neccar Cami inşa edilmiştir. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde inşa edilen ilk cami özelliğini taşır. 968 yılında Bizans’ın eline geçen cami tahrip edilmiş ve kiliseye çevrilmiştir. 1084 yılında Selçuklu Orduları tarafından Antakya yeniden ele geçirilerek tekrar camiye çevrilmiştir. 1268 yılında Memluk Sultanı Baybars Habib-i Neccar Cami’ni yeniden yaptırmıştır.

Titus Tüneli
Samandağ’ın 5 km. kuzeyinde denize hakim yamaçlarda M.Ö. 300 yıllarında Seleuykos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adı ile anılan şehirdir.

Uzun Çarşı
Uzun Çarşı bugün bile Antakyalıların bir araya geldiği önemli bir merkezdir. İstanbul’daki Kapalıçarşı’nın bir benzeri gibi düşünebileceğimiz Uzun Çarşı’nın geçmişi kent kadar eskidir. Geleneksel Antakya el işçiliğinden, yemeklerine, giyimden, teneke işçiliğine kadar her türlü mesleğin icrası burada görülebilir.

İsos Harabeleri
Dörtyol ilçesi ile Erzin (Yeşilkent) arasında, İskenderun-Adana karayolunun batısında bulunan harabelerdir. Esasında bir Pers şehri olan İssos, tarihin en büyük muharebelerinden biri olan Büyük İskender ile İran İmparatoru III.Darius’un, savaşına sahne olan yerdir. Bugün Antik İssos’un su depoları, su kemerleri, mabet kalıntıları halen mevcuttur.

St. Simon Manastırı
M.S. 6. yüzyılda yapılmış olan bu manastır Antakyalı St. Simon’un bir sütun üzerinde 40 yıl yaşadığı yer olarak tanınmıştır. Türkiye İnanç Turizmi Haritasında yer alan manastır yerleşkesinde 3 kilise, bir vaftizhane, sekizgen bir avlu ile tam ortasında St. Simon’un bir sütunu bulunmaktadır. Çevresinde sarnıçlar, evler, mutfak, kiler gibi yapı kalıntıları mevcuttur.

Tarihi Antakya Evleri
Tarihi Antakya evleri yoğunlukla Eski Antakya olarak tanımlanan Asi Nehri ile Habib-i Neccar Dağı arasındaki bölgede, özellikle Kurtuluş Caddesi ve çevresinde görülebilir. Kurtuluş Caddesi civarında tescili yapılarak koruma altına alınmış 350 civarında tarihi ev bulunmaktadır. Bir kısmının restorasyon çalışması başlamış olan en az bir o kadar daha ev vardır.

Ortodoks Kilisesi
Yeruşalem (Kudüs) Kilisesinden sonra en eski kilisesidir. Kudüs’ten sonra ikinci merkez sayıldığı için Antakya Patrikliğine ” Ana Kilise” denir.

Katolik Kilisesi
1852 yılında dönemin sultanından bir Katolik Kilisesi kurmak için izin alındıktan sonra eski bir Antakya evinin kiliseye dönüştürülmesi ile ibadete açılmıştır.

Protestan Kilisesi
Fransızlar döneminde elçilik ve Fransız Bankası olarak kullanılmış, 2000 yılında Güney Kore Kwong Lim Metodist Kilisesi tarafından Protestan Kilisesi olarak tanınarak Koreli bir din adamı Pastör tarafından hizmete açılmıştır.

Musevi Havrası
1700’lü yıllarda, Antakya Kurtuluş Caddesi’ndeki bir binanın havraya dönüştürüldüğü tahmin edilmektedir. Havra’da bulunan mukaddes kitap “Tevrat” ceylan derisi üzerine İbranice yazılmış olup, 500 yıllık bir geçmişe sahiptir.

Antakya merkeze 7 km. mesafede olup her tarafı yeşillik olan güzel bir piknik yeridir. Antik çağın ünlü Daphne kentidir. Harbiye, şimdilerde çok ilgi gören bir mesire yeri olup aynı zamanda heykeller ve turistik eşya yönünden önemli bir beldedir.